Yerlatından Notlar İnceleme-Fyodor Dostoyevski

Kitabın birinci bölümünde Yeraltı adamının kendi iç dünyasındaki psikolojik çatışmalar anlatılır. Insan yer altına neden çekilir çekilmek zorunda mı kalır? Yeraltı adamı toplumdan soyutlanmış ya da soyutlanılmış içine kapanık birisi, diğer insanlara meydan okur fakat elinden bir şey gelmez, toplumdaki düşüncelere karşı çıkar, kendisini sürekli düşük seviyede görür, yeraltı adamı insanların yalnızca akılla hareket etmediğini bazen mantık dışı hareket ettiğini savunur, diğer insanlarla ilişki kurmak ister ama onları küçük görür, insanları küçümser ama Aynı zamanda da onlara kendini kanıtlamak ister ve onay almak ister, varoluşçuluk Bu kitapta en önemli adımını atmıştır, toplumdan dışlanmışlığı da kendinde benimsemez, kendisine karşı oldukça acımasız eleştiriler yapar, yararcılıkla birlikte insan kendisine özgür diyebilmek için zararlı eylemlerde bulunacağını düşünüyor, yazarın sürgünün dönüşünden yazdığı eserlerden birisi, Stefan Zweig; Dostoyevski psikologların psikoloğudur der.

İrade ve Akılcılık
Dostoyevski, o dönemde Rusya’da yaygın olan aydınlanmacı rasyonalite ve ütopik sosyalizm düşüncelerine karşı çıkar. Yeraltı İnsanı, bireyin irrasyonel yönlerini, mantıksız arzularını ve kendini sabote eden doğasını yüceltir.

Özgürlük ve İtaat
Yeraltı İnsanı, toplumun beklentilerine, düzenine ve hatta bilimsel determinizme isyan eder. İnsan özgürlüğü, bazen kendi zararına da olsa, irrasyonel seçimler yapabilmesindedir.

Kimlik Krizi ve Yabancılaşma
Kendine ve çevresine yabancılaşmış bir anlatıcıdır, Toplumdan soyutlanmıştır ama bir yandan da tanınmak, anlaşılmak ister.

Anti-kahraman tanımının edebiyattaki ilk örneklerinden biridir.
Çelişkili, kararsız, saldırgan, kendinden nefret eden ama aynı zamanda entelektüel ve son derece bilinçlidir.

Varoluşçuluk Öncesi Varoluşçuluk
Sartre, Camus gibi düşünürlerden önce, insanın saçmalık, özgürlük ve yalnızlıkla başa çıkışını işler.

Nietzsche’nin “üstinsan” fikrinin nüveleri
Yeraltı İnsanı, toplumun değerlerini reddederek kendi değerlerini yaratmaya çalışır.

Psikanaliz öncesi psikanaliz
Freud’dan önce, insanın bilinçdışı dürtüleriyle çatışmasını sergiler.

Franz Kafka’nın “Dönüşüm”ündeki Gregor Samsa
Albert Camus’nün “Yabancı”sındaki Meursault
Hepsinde Yeraltı İnsanı’nın yankıları duyulur.

Aşırı bilinç sahibi
Yeraltı İnsanı'nın adı verilmez. Kimliğini kaybetmiş modern insanın temsili gibidir.
Mazoşist haz
“Aşırı bilincin hastalık olduğuna eminim.” diyerek, düşünmenin ve farkındalığın insana nasıl acı verdiğini ortaya koyar.
Kendisini küçük düşürmekten, aşağılanmaktan sanki keyif alır. Bu, onun kendi içindeki cezalandırıcı sesiyle çatışmasını gösterir. 
Pasif agresif yapı
Kendini acındırırken bir yandan da okura veya çevresine saldırır. Sürekli bir içsel iktidar savaşı içindedir.
Toplum pozisyonu
Emekli bir memur. Yani toplumun gözünde vasat ve görünmez.
Toplumdan izole olmuş, kendi içine çekilmiş. Ama bu yalnızlık bilinçli bir tercihten çok, kaçış.
İlişkilerde
Acıma ile aşağılama iç içedir.
Lisa’yı kurtarmak ister gibi yapar ama sonunda onu da kırar.
Sevgiyi, yakınlığı istemesine rağmen onu sabote eder.
Yeraltı İnsanı, kendisini bile sevmeyen ama başkalarının da kendisini sevmesini isteyen içsel çelişkilerin bir figürüdür.

Dostoyevski, nihilist düşünceyi tehlikeli bulur. Yeraltı İnsanı, bu düşüncenin bir karikatürü gibidir.

Pozitivist sosyal bilimler
İnsan davranışlarını tamamen akıl ve bilimle açıklayan bu görüşe karşı çıkar

Ütopik sosyalizm eleştirisi
İnsan doğasının irrasyonel ve çatışmalı tarafını göz ardı eden ütopyacı fikirlerin eleştirisi vardır. 

Yeraltı İnsanı, Rus bürokrasisinin ve çürümüş düzenin bir yan ürünüdür. Sistem, bireyi sıradanlaştırmış, boğmuştur. Bu yüzden karakter, kendine bir “karanlık alan” (yeraltı) yaratmıştır.

Dijital Çağda Yabancılaşma
Sosyal medya, görünürlük ve onay arayışıyla dolu. Ama tıpkı Yeraltı İnsanı gibi insanlar görünmekten korkar.
Duygular bastırılıyor, ilişkiler yüzeysel. Bu da içe kapanmayı, agresyonu artırıyor.
Bireycilik ve Boşluk
Aşırı bireycilik, insanı toplumdan koparıyor. Kendi içinde kaybolan birey, anlam ve aidiyet arıyor.
Yeraltı İnsanı gibi, içimizde bir parçamız hâlâ diyor ki: “Ben sizin sistemlerinize uymuyorum!”
Psikolojik Dayanışma Yokluğu
Yeraltı İnsanı gibi insanlar hâlâ “anlaşılamamaktan” yakınıyor.
Terapi kültürünün yükselmesi, bu gibi bastırılmış duyguların daha çok dile gelmesine olanak sağlıyor ama yine de birçok insan hâlâ iç dünyasında kapalı bir kutu gibi yaşıyor.

Lisa'nın Temsil Ettikleri
Alt sınıf bir kadın, fahişe; yani toplumun dışladığı, bastırdığı bir figür.
Fakat anlatıcıdan çok daha gerçek, duygusal, hatta dürüsttür.
Yeraltı İnsanı’nın kendisiyle yüzleşmesini sağlayan bir aynadır.
Anlatıcının Lisa'yı “Kurtarma” Arzusu
Erkek egemen zihniyetin klasik “kurtarıcı adam” fantezisidir bu. Ama özünde samimi değildir.
Lisa'yı kurtarmak istemez, üstünlük kurmak ister.
Onu aşağılamak, küçültmek ve nihayetinde yok etmek ister.

Yeraltı
Fiziksel değil, psikolojik bir mekân.
Bastırılmış arzuların, travmaların, toplum dışına itilen yanların yaşadığı karanlık bir alan.
“Yeraltı” aslında bir bilinçaltı metaforudur.
Duvar
Anlatıcı sürekli “duvar” metaforunu kullanır.
Duvar, sistemin koyduğu sınırdır ama aynı zamanda bireyin kendi koyduğu engeldir.

“Yeraltından Notlar”, Dostoyevski’nin daha sonraki başyapıtlarının önsözü gibidir. Bu romanda ilk kez:
İnsanın bilinçaltı,
Ahlaki ikilemler,
Tanrı, özgürlük, suç, ceza temaları derinlemesine işlenir.

Raskolnikov, Yeraltı İnsanı’nın daha “eyleme geçmiş” versiyonudur.
O da kendini üstün gören, kuralları reddeden bir figürdür.
Aralarındaki fark: Yeraltı İnsanı düşünür, Raskolnikov yapar.

Stavrogin, hem karizmatik hem de ruhsal olarak çöküntüde.
Yeraltı İnsanı’nın nihilizmi burada toplumsal bir kaosa dönüşür.
Dostoyevski, bu tip karakterlerle ideolojilerin tehlikesine dikkat çeker.

Ivan Karamazov’un “Tanrı varsa, her şey neden bu kadar acı dolu?” sorusu, Yeraltı İnsanı’nın sorusudur aslında.
Dostoyevski'nin bütün kahramanları, kendi içindeki Tanrı’yla savaşa tutuşmuş gibidir.

Anlatıcının Güvenilmezliği
Anlatıcı, metni kontrol etmeye çalışır ama sürekli açık verir.
Kendi çelişkilerini fark eder ama çözüme ulaşamaz.
Zaman ve Mekânın Bükülmesi
Yer ve zaman sabit değildir, bilinç akışı gibi işler.
Okurla Diyalog
Anlatıcı sık sık okura döner. Onunla çatışır, yargılar, alay eder.
Bu, postmodernizmin okurla oynama tekniğinin öncüsüdür.



















Comments

Popular posts from this blog

Daire 16 İnceleme-Adam Nevill

Tembellik Hakkı İnceleme-Paul Lafargue